BENİM 28 ŞUBAT’IM-5
08 Mart 2019, Cuma 22:33Mahkeme:
Başka bir gün Mazlum-Der ile ortaklaşa düzenlediğimiz bir basın açıklaması dolayısıyla mahkemede ifade verdim. (Bugüne kadar ilk ve tektir) Kendileri için basın açıklaması yaptığımız bazı başörtülüler görevden atılmakta oldukları halde gelmeye korkuyorlardı. Bazılarının korkusu, kendileri yüzünden ailelerin de zarar görmesi ihtimalinden kaynaklanıyordu. Çünkü direnenlerin babaları ve kardeşleri de, soruşturma geçirme ve görevden alınma ile karşı karşıya kalabiliyordu.
Direniş:
Bu arada baskılar dolayısıyla birer birer İslami kuruluşlar levhalarını indirip, "dükkânı" kapatıyordu. Biz bu grup samimi arkadaşla her hafta sonu sendikada bir araya geliyor, dertleşiyorduk. Sonraları tamamen yalnız kaldım. Ben de kimselerin gelip risk almasını istemiyordum. Artık genellikle yalnız gitmek zorunda kalıyordum. Ve hep ben bu levhayı indirmeyecek, bu kapıyı kapatmayacağım diyordum. Bu arada dosyalar kimsenin eline geçmesin diye sendikanın dışında saklıyorduk. Üyeler bilinmesin de zarar görmesin diye…
Geleceğe Kayıt Düşmek için:
O günlerde sendika olarak Urfa'da bir bölge toplantısı düzenledik. Çevre illerden çok sayıda sendika temsilcisi katıldı. Başkanlığı Merhum Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan'ın yaptığı divan heyetinde ben de vardım. Bir ara söz alıp kısa bir konuşma yaptım. "Bir gün gelecek ve bütün bunlar bitecek." dedim. "Lütfen şimdi yaşadıklarınızı unutmayın ve size bunları yaşatanları not alın, belgelerini dosyalayın. Bir gün hesabı sorulsun ki, kimseler bir daha böyle şeylere kalkışmasın."
Dökülmeler sürüyor:
Süreç uzadıkça yılgınlık gösterenler, çözülenler, dökülenler olmaya devam ediyordu. Sendika Yönetim kurulundan bazıları, "Hocam ben bir süre gelemeyeceğim" diyenler de oldu; gece vakti, karar defterini evimize kadar getirip istifa kararının altını imzalamamı isteyen de… Etrafım hızla boşalmaya başlamıştı. Beni görünce yolunu değiştirenler, görmezden gelenler, soğuk davrananlar, kaçanlar…
Hiç tınmadım, aksine, bütün bunlar benim için birer gurur vesilesi olurken, onlar için ayıptı, onlar adına üzülüyordum.
Belli camilerde amirlerinin gözüne sokarcasına namaz kılanlar, caminin yolunu unutmuştu. Okuduğu gazeteyi değiştirenler, dini çevrelerden ve çalışmalardan uzaklaşanlar, daha önce din iman edebiyatı yaparken söylemlerini değiştiren, ayet, hadis yerine yerli yersiz filancaların vecizelerini tekrarlayanlar, içki masalarının, danslı eğlencelerinin haber ve resimlerini basına servis edenler, daha neler neler? İnsanoğlu çok garip!
Jop:
Bir süre sonra sendikayı başka arkadaşlar devralıp mücadeleyi sürdürdüler.
Bir keresinde Karakoyun İş Merkezinin önünde yapılan bir basın açıklaması yapılmıştı, gruplar halinde sendikaya dönüyorduk. Birden bire polislerin saldırısına uğradık. Çoğunluk kaçışırken ben kaçmayı kendime yediremedim. İşte o keşmekeşte sırtıma bir veya birkaç jop yedim. Görenler hâlâ anlatıyor. Canım yandı tabii ama iyi oldu benim için. Fena değilmiş. Korktuğumuz gibi de değilmiş. Korkmak daha kötü. Şimdi acısını hatırlamıyorum, hatta tatlıydı diyorum, tatlı bir hatıra oldu zaten.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum